Kelam dersinde mucize, olay görüyoruz
ama hiçbirinin delili yok. Sadece anlatılıyor bana göre delil yok ?
Mucizeler insanı aciz
bırakan harikulade hadiselerdir. Normal alışılmış hallerin fevkine çıkılarak
gaflet perdesinden bir nebze sıyrılıp akılları ani ve defi olarak cenabı hakla
irtibatlandırır.
Peygamberlerle gelen
mucizeler, elçilik vazifesi ile gönderilen peygamberlerin tasdikleri ve
senetleridir. Mucizeler, vazifesi başındaki resulün tebliğini etkili kılar,
peygamberliğe teşebbüs edenlerin veya onu tekzip edenlerin yalanlamalarını
hükümsüz hale getirir ve ona tabi olan iman ehlinin imanlarını artırmalarına
destek olmaktadır.
Delil kavramı akli ve
nakli olarak ikiye ayrılmıştır.
Kuranı Kerimde, hadisi
şeriflerde ve bir çok dini metinlerde mucizelerin gerçekliğine dair binlerce
nakil olduğu görülmektedir.
Örneğin Peygamber
efendimiz (a.s) ın bir gece mescidi haramdan mescidi aksaya yürüyüş mucizesi
kuran ı kerimde isra suresinde yer bulmaktadır. Kendisine ayetlerimizden bir
kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan
çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir.
Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir”. (İsra suresi 1) Nakli delillerle ilgili olarak kutsi
metinlerde bir çok ifadeler yer almaktadır.
Mucizelerin çok
sayıda nakli delilleri bulunmakla birlikte akli delilleride bulunmaktadır. Çünkü
her bir mucize akla kapı açıp beşeriyeti o noktada hareketlendirip terakki
etmelerine kaynaklık etmektedir. Yani mucizeler akıldan uzak kavramlar
değildir.
Ayeti kerimede Davut (a.s)
için “Ve onun için demiri yumuşattık.” (Sebe’, 34/1011) buyrulmaktadır.
Ayeti incelediğimizde
o asrın insanı için demir üzerinde işlem yapmak mümkün olmadığı
anlaşılmaktadır. Ve bu, bi mucize olarak addedilmektedir. Beşeriyet davut (a.s)
mucizesi ile demirin işlem görme ihtimalini değerlendirmiş ve asırlara bakan
süreçlerle gelinen noktada demir hayatın her yerinde kullanılmasına bi yol
açmıştır.
Netice olarak ;
mucizeler sadece anlatılan ve dilden dile rivayet olan semai şeyler değil
beşeriyete yön veren, peygamberleri tasdik eden harikulade hadiselerdir.
Kaynakça;
Nişâne-i
tasdîk: Nübüvvet ve risâletlerinin doğruluğunu kavimlerine inandırmak ve kabul
ettirmek için Cenâb-ı Hakk tarafından peygamberlere verilen tasdîk alâmeti,
burhânı, hucceti olan mu‘cizelerdir ki, izn-i hakla peygamberlerin ellerinde
zuhûr etmiş binler hârikulâdelerdir. Asa ı Musa (315)
Demir en büyük
bir ni‘met-i İlâhiyedir.” Evet, nev‘-i beşerin bütün san‘atlarının ma‘deni ve
terakkıyâtının menbaı ve kuvvetinin medârı, demirdir. İşte bu azîm ni‘meti
ihtâr için, makam-ı imtinân ve in‘âmda, kemâl-i haşmetle, وَاَنْزَلْنَاالْحَد۪يدَ ف۪يهِ بَاْسٌ
شَد۪يدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ diye ferman ediyor. Nasıl ki Hazret-i Dâvud’a(as) en mühim bir
mu‘cize olarak وَاَلَنَّالَهُ
الْحَد۪يدَ
ferman ediyor. Lemalar (295)
vv