
Hedeflerimize Nasıl Ulaşırız...
“Esbabın içtimaı, müsebbebin icadına
bir duadır.”[1]
Hepimizin hayallerini süsleyen hedefleri var. Hedeflerimize
sağlam adımlarla gitmenin ve ona ulaşmanın en etkili yolu ulaşmak istediğimiz
hedefi oluşturan unsurları belirleyip bunların teminini sağlamaktır. Ne kadar
çok sebep elde edersek hedeflerimize o kadar sağlam adımlar atmış olacağız.
Mesela bir çekirdeğin filizlenip ağaç olabilmesi için gerekli
temel şartlar; toprak, ısı ve su ile muhatap olabilmesidir. Bu sebepler bir araya
geldiklerinde kabiliyetlerinin hal dili ile o ağacın vücuda gelebilmesi için
dua etmektedirler.
Meseleyi birde insan muvacehesi ile düşündüğümüzde; Hayatı
için önemli bir sınava çalışmakta olan bir öğrenci başarılı olabilmesi için
gerekli sebepleri temel olarak;
·
Çalışma faktörü
·
Çevre faktörü
·
Doğru zaman kullanımı
·
Sağlık faktörü
·
Materyaller
aşağıdaki başlıklar halinde toplayabiliriz. Genelde bu
noktada yapılan temel hata elde etmeye çalıştığımız hedeflerimizin direk
ilişkili olduğu sebeplere odaklanıp diğer sebeplerden faydalanmamaktır. Yukarıdaki
örnekte olduğu gibi sınavı kazanmanın en temel sebebi ders olarak görüldüğü
için sadece bunu elde etmeye çalışılmakta başarılı kılacak diğer faktörlerin
olumlu tesirlerinden faydalanmamış olmaktadır. Mesela sınavı kazanmakta çevre
faktörü önemli bir yer edinmektedir.
·
Çalışmayı seven bir arkadaş ile birlikte olmak zihni her
zaman canlı tutacak ve yoğunlaşmayı artırarak ilgisiz şeylerle olan meşguliyeti
azaltacaktır.
·
Ders çalışma mekanını etüt merkezleri veya kütüphaneler
olarak belirlemek ders çalışma kalitesini artıracak ve odaklanmanızı
artıracaktır.
·
Her gün bulunduğunuz odanızın duvarında hedefinizi
hatırlatacak bir simge bilinç altınızda ve duygularınızda olumlu bir tesir
uyandıracaktır
Öğrenci bu sebeplerden ne kadar çok elde edebilirse sınavı
kazanabilme yeterliliği artacaktır.
Bize başarıyı getirecek sebepleri iyi belirleyip bunları elde
etmeye çalışılmalıdır. Sebeplerin çokluğu başarıyı artıracaktır. “Başarılı
olmayı arzulayan insana ellerini uzatmış yardım etmeyi bekleyen yüzlerce sebep
varken çoğu zaman bunları fark etmeden başarılı olamamış sayısız insan olduğu
görülmektedir.”
“İşte, o zamanda zihinler, kalpler, ruhlar, bütün
kuvvetleriyle Yerler ve Gökler Rabbinin marziyâtını anlamaya müteveccih olduğundan,
içtimaiyât-ı beşeriyenin sohbetleri, muhavereleri, vukuatları, ahvalleri ona
bakıyordu. Ona göre cereyan ettiğinden, her kimin güzelce bir istidadı bulunsa,
onun kalbi ve fıtratı, şuursuz olarak herşeyden bir ders-i marifet alır, o
zamanda cereyan eden ahval ve vukuat ve muhaverattan taallüm ediyordu. Güya
herbir şey ona bir muallim hükmüne geçip, onun fıtrat ve istidadına, içtihada
bir istidad-ı ihzarî telkin ediyordu. Hattâ o derece şu fıtrî ders tenvir
ediyordu ki, yakîn idi ki kisbsiz içtihada kabiliyeti ola, ateşsiz nurlana...
İşte, şu tarzda fıtrî bir ders alan bir müstaid, içtihada çalışmaya başladığı
vakit, kibrit hükmüne geçen istidadı, nûrun alâ nûrsırrına mazhar olur,
çabuk ve az zamanda müçtehit olurdu.”[2]
İstidatları uyandıracak sebeplerin çokluğu daha dört yaşında
kuranı hıfz edip alimlerle ilmi münazaralarda bulunan Süfyan ibni Uyeyne’ (r.a)
leri meyve vermektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder