28 Temmuz 2017 Cuma

Deve Sidiği Meselesi…

                               

Deve Sidiği Meselesi…

“Hazreti Enes anlatıyor: Ukl veya Ureyne kabilesi halkından sekiz kişilik bir grup Medine’ye gelip Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e biat ederek Müslüman oldular. Bir müddet sonra Medine’nin havası onlara dokundu ve hasta oldular. Şikâyetleri üzerine Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), çobanlarıyla birlikte Medine’nin dışına çıkıp, develerin sütlerinden ve sidiklerinden içmelerini öğütledi. Adamlar bir müddet develerin süt ve sidiklerinden içtiler ve sağlıklarına kavuştular. Derken, çobanları öldürüp develeri önlerine katıp götürdüler. Olaydan haberdar olan Hz.Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) birkaç adam peşlerine taktı ve nihayet onları bir yerde yakalayıp getirdiler. Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onlara hakkettikleri ağır bir cezayı tatbik etti. Ellerini, ayaklarını kesti, gözlerine mil çekti ve güneşin altında ölüme terk etti…”(Buharî, Vudu, 66; Tıp,5- 6; Diyat, 22; Müslim, Kasame, 9-11; Ahmed b. Hanbel III/107,163; Ebu Davud, Hudud,3; Tirmizi, Taharet, 55, Nesaî, Tahrimu’d-dem, 8-9)

Deve hayvanı Kuran da ismi gecen mucizevi hayvanlardandır. Bu yönü ile şifa veren özelliklere sahip olması cenabı hakkın kudretine münafi değildir.
Peygamberimiz (sav) hadis i şerifte sadece deve sidiğin den  değil sütünden de istifade etmelerini işaret ediyorlar. Bu da olayın insaf düsturu ile bakılmadığını göstermektedir.
 Peygamberimiz (sav) bu tavsiyeyi umuma değil sadece bu kişilere özel yapmış olması  onların rahatsızlığı için özel bir tavsiye olması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla her hastalık için yapılmış bir tavsiye değildir.
 Ayrıca deve idrarı ağır necaset değil, hafif necaset hükmündedir.

Hadiseyi birde tıp muvacehesi ile değerlendirdiğimizde bugün bir çok hastalığın tedavisinde Akrep yılan vs. hayvanların zehirleri bazı kertenkelenin tükürüğü bazı hayvanların kemikleri  zarar verici özellikleri kaldırılarak özel karışımlarla hastalıkların tedavisinde kullanıldığını görmekteyiz bunlardan birinin deve sidiği olması akıldan uzak değildir işin uzmanları tarafından tetkik edilmesi gerekmektedir.

Hadis Usulüne dair...
Bu soru ve benzeri hadislerin gerçekliğine dair  sorulan sorularla alakalı olarak hadis usulüne dair bazı ölçüler söylenmesi gerekmektedir;
Hadis i şeriflerin sadece basit çerçevelerle, akli bazı basit mukayeselerle tartışma konusu haline getirilmemesi,
Uzmanlar dan oluşan avama kapalı ilmi bir mecliste konuşulması ,
Zamanın ve zihinlerin uygun olması. İmana dair mühim problemlerin yaşandığı insanların Allah’ı, peygamberi ve benzeri bir çok itikadi meseleyi inkar ettiği bir zaman ve zeminde gündem haline getirilmemesi,
İnsaf düsturu içerisinde konuşulması. İlmi meclisteki bireylerin , hakikati ortaya çıkarmaya çalışmak için çabalama niyeti taşıması. Gerektiğinde hakikat karşı tarafta ortaya çıktığında dahi inatla itiraz edilmemesi,
Hadislerin izahında esas ölçü akıl değildir. Kuran Kerime uygunlukla birlikte hadis i nakil eden, rivayet eden silsilenin sıhhati ve bununla birlikte müteşabih yani efendimiz (as)’ın bazı hakikatleri benzetme ve misaller suretinde anlatması durumu halinde hadislerin şerhlerinin okunması,
Aralarında hükmetmesi için, Allah’a  ve Resulüne davet edildikleri vakit, müminlerin söyledikleri tek söz; “Baş üstüne; işittik ve itâat ettik.” demek olmuştur. İşte kurtuluşa erenler bunlardır.”(Nur,51)
Hadis gibi İslamiyet için önemli önemlilik arz eden bir kaynağı doğru aktarılmasına ve doğru anlaşılmasına vesile olacaktır.

Ayet i Kerime de “Aralarında hükmetmesi için, Allah’a  ve Resulüne davet edildikleri vakit, müminlerin söyledikleri tek söz; “Baş üstüne; işittik ve itâat ettik.” demek olmuştur. İşte kurtuluşa erenler bunlardır.”(Nur,51) buyurulduğu üzere hususen sahih kaynaklı hadisler Allah ve Resulünün hükümleri olması münasebetiyle işitildiklerinde iman edilmeli daha sonra hikmetleri araştırılmalıdır. Yoksa yine aynı surede cenabı hakkın “"Bunların kalplerinde bir hastalık mı var? Yoksa imanda şüpheye mi düştüler? Yahut Allah’ın ve peygamberinin onlara haksızlık yapacağından mı endişe ediyorlar? Doğrusu, onlar zâlimlerin tâ kendileridir." (Nur,50) tehdidine mazhar olunabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder