Deve Sidiği Meselesi…
“Hazreti Enes anlatıyor: Ukl veya Ureyne kabilesi halkından
sekiz kişilik bir grup Medine’ye gelip Hazreti Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)’e biat ederek Müslüman oldular. Bir müddet sonra Medine’nin havası
onlara dokundu ve hasta oldular. Şikâyetleri üzerine Hazreti Peygamber
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem), çobanlarıyla birlikte Medine’nin dışına çıkıp,
develerin sütlerinden ve sidiklerinden içmelerini öğütledi. Adamlar bir müddet
develerin süt ve sidiklerinden içtiler ve sağlıklarına kavuştular. Derken,
çobanları öldürüp develeri önlerine katıp götürdüler. Olaydan haberdar olan
Hz.Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) birkaç adam peşlerine taktı ve
nihayet onları bir yerde yakalayıp getirdiler. Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) onlara hakkettikleri ağır bir cezayı tatbik etti. Ellerini,
ayaklarını kesti, gözlerine mil çekti ve güneşin altında ölüme terk etti…”(Buharî, Vudu, 66; Tıp,5- 6; Diyat,
22; Müslim, Kasame, 9-11; Ahmed b. Hanbel III/107,163; Ebu Davud, Hudud,3;
Tirmizi, Taharet, 55, Nesaî, Tahrimu’d-dem, 8-9)
Deve hayvanı Kuran da ismi gecen mucizevi hayvanlardandır. Bu
yönü ile şifa veren özelliklere sahip olması cenabı hakkın kudretine münafi
değildir.
Peygamberimiz (sav) hadis i şerifte sadece deve sidiğin den değil sütünden de istifade etmelerini işaret
ediyorlar. Bu da olayın insaf düsturu ile bakılmadığını göstermektedir.
Peygamberimiz (sav)
bu tavsiyeyi umuma değil sadece bu kişilere özel yapmış olması onların rahatsızlığı için özel bir tavsiye
olması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla her hastalık için yapılmış bir tavsiye
değildir.
Ayrıca deve idrarı
ağır necaset değil, hafif necaset hükmündedir.
Hadiseyi birde tıp
muvacehesi ile değerlendirdiğimizde bugün bir çok hastalığın tedavisinde Akrep
yılan vs. hayvanların zehirleri bazı kertenkelenin tükürüğü bazı hayvanların kemikleri zarar verici özellikleri kaldırılarak özel karışımlarla
hastalıkların tedavisinde kullanıldığını görmekteyiz bunlardan birinin deve
sidiği olması akıldan uzak değildir işin uzmanları tarafından tetkik edilmesi
gerekmektedir.
Hadis Usulüne dair...
Bu soru ve benzeri hadislerin gerçekliğine dair sorulan sorularla alakalı olarak hadis usulüne
dair bazı ölçüler söylenmesi gerekmektedir;
Hadis i şeriflerin sadece basit çerçevelerle, akli bazı basit
mukayeselerle tartışma konusu haline getirilmemesi,
Uzmanlar dan oluşan avama kapalı ilmi bir mecliste konuşulması
,
Zamanın ve zihinlerin uygun olması. İmana dair mühim
problemlerin yaşandığı insanların Allah’ı, peygamberi ve benzeri bir çok
itikadi meseleyi inkar ettiği bir zaman ve zeminde gündem haline getirilmemesi,
İnsaf düsturu içerisinde konuşulması. İlmi meclisteki
bireylerin , hakikati ortaya çıkarmaya çalışmak için çabalama niyeti taşıması.
Gerektiğinde hakikat karşı tarafta ortaya çıktığında dahi inatla itiraz
edilmemesi,
Hadislerin izahında esas ölçü akıl değildir. Kuran Kerime
uygunlukla birlikte hadis i nakil eden, rivayet eden silsilenin sıhhati ve bununla
birlikte müteşabih yani efendimiz (as)’ın bazı hakikatleri benzetme ve misaller
suretinde anlatması durumu halinde hadislerin şerhlerinin okunması,
Aralarında hükmetmesi için, Allah’a ve Resulüne davet edildikleri vakit,
müminlerin söyledikleri tek söz; “Baş üstüne; işittik ve itâat ettik.” demek
olmuştur. İşte kurtuluşa erenler bunlardır.”(Nur,51)
Hadis gibi İslamiyet için önemli önemlilik arz eden bir kaynağı
doğru aktarılmasına ve doğru anlaşılmasına vesile olacaktır.
Ayet i Kerime de “Aralarında hükmetmesi için, Allah’a ve Resulüne davet edildikleri vakit,
müminlerin söyledikleri tek söz; “Baş üstüne; işittik ve itâat ettik.” demek
olmuştur. İşte kurtuluşa erenler bunlardır.”(Nur,51) buyurulduğu üzere hususen
sahih kaynaklı hadisler Allah ve Resulünün hükümleri olması münasebetiyle
işitildiklerinde iman edilmeli daha sonra hikmetleri araştırılmalıdır. Yoksa
yine aynı surede cenabı hakkın “"Bunların kalplerinde bir
hastalık mı var? Yoksa imanda şüpheye mi düştüler? Yahut Allah’ın ve
peygamberinin onlara haksızlık yapacağından mı endişe ediyorlar? Doğrusu, onlar
zâlimlerin tâ kendileridir." (Nur,50) tehdidine mazhar olunabilir.