
Kader insanın karşısına bazen zahiren sıkıcı , boğucu ve müteesir eden fakat netice itibari ile hayırlı olan hadiseler çıkarabilir. Bu durumlarda insan hadisenin hayırlı yönünden ziyade onu sıkan tarafına odaklanarak teslimiyet göstermeden isyan edebilir. Bu hadiselerin içerisinde belkide insanı en fazla müteesir edebilecek olan hiç şüphesiz muhabbet beslediği , sevdiği evladını çocuk yaşta kayb etmesidir.
Peki küçük cennetlikleri kaybeden yürekler nasıl teselli olacak..
Teselli 1 : Kur’ân-ı Hakîm bize cenneti tasvir ederken orada hiç bir eleme yer olmadığını oranın tüm lezzetlere , ve sevdiklerine kavuşulacağını haber vermektedir. Dünyada anne babayı en fazla mesrur eden çocuklarının varlıklarıdır. Bu doğrultuda Kur’ân-ı Kerim den وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ " vildanün muhalledün" diye isimlendirdiği , büluğ çağına ulaşmadan vefat etmiş çocukların orada sonsuza dek çocuk olarak anne ve babalarını mesrur edeceklerini öğrenmekteyiz. Öyleyse burada kısa zamanda ayrıldığımız çocuklarımıza orada sonsuza kadar kavuşma imkanı müjdesini vermektedir.
Teselli 2 : Hayalen çocuğu ile birlikte zindanda yaşayan bir zatı düşünelim. O bîçâre adam hem kendi elemini çekiyor, hem çocuğunun istirâhatini te’mîn edemediği için onun zahmetiyle müteellim oluyor. Sonra merhametkâr hâkim, ona bir adam gönderir. Çocuğu alacağını ve güzel bir sarayda besleyeceğini bildirmesiyle babanın isyan etmesi çocuğunu vermek istememesi ne kadar yersiz olduğu herkesçe malumdur.
Bu dünya hayatı elemler le dolu bir zindan hayatına benzemektedir. Zindan hayatından alınan evlatlarımıza üzülmek yerine mesrur olmak gerekir.

Bu dünya hayatı elemler le dolu bir zindan hayatına benzemektedir. Zindan hayatından alınan evlatlarımıza üzülmek yerine mesrur olmak gerekir.

Teselli 3 : Cenabı Hak bize emanet olarak verdiği ve geçici olarak bakıcılık vazifesi ile görevlendirdiği evlatlar Halık- rahimin birer sanatı ve kullarıdır. Ebeveynler onların hakiki sahipleri değildir. Onlar hakkında hakiki söz sahibi olan da yüce yaratıcıdır.
Öyleyse onların yaşamları hakkında yaratıcının emirlerine bizim söz söylemeye şekva etmeye hakkımız yoktur. Burada kişi muhabbet duygusunu düzenlemekle mükelleftir.

Teselli 4 : Eğer dünya ebedî olsa idi, insan içinde ebedî kalsa idi; ve ayrılık, ebedî olsa idi, elîmâne üzülemenin bir ma‘nâsı olurdu. Fakat madem dünya bir misafirhânedir. Vefat eden çocuk nereye gitmiş ise, siz de, biz de oraya gideceğiz. İleride hem berzahta, hem cennette görüşülecektir. “el-Hükmü lillâh” demeli. “O verdi, o aldı, اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰي كُلِّ حَالٍ ” deyip sabır ile şükretmeli.
Öyleyse onların yaşamları hakkında yaratıcının emirlerine bizim söz söylemeye şekva etmeye hakkımız yoktur. Burada kişi muhabbet duygusunu düzenlemekle mükelleftir.

Teselli 4 : Eğer dünya ebedî olsa idi, insan içinde ebedî kalsa idi; ve ayrılık, ebedî olsa idi, elîmâne üzülemenin bir ma‘nâsı olurdu. Fakat madem dünya bir misafirhânedir. Vefat eden çocuk nereye gitmiş ise, siz de, biz de oraya gideceğiz. İleride hem berzahta, hem cennette görüşülecektir. “el-Hükmü lillâh” demeli. “O verdi, o aldı, اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰي كُلِّ حَالٍ ” deyip sabır ile şükretmeli.
Teselli 5 : Rahmet-i İlâhiyenin latif bir nüktesidir ki cenabı hak insanı eğer bahtiyar ise çocuğuna duyduğu şefkat hissini dünyaya olan ilgisini azaltarak ahirete ve bununla birlikte cenabı hakka çevirir. O kutsi şefkat duygusu büyük bir ibadet halini alır ve o kişiyi manen derinleştirir.

